Deneme yazıları
Gece dikilen agac
Uyuş
İçki, uyuşturucu, sigara, prozac, din, televizyon, futbol…
Bir yönetici açısından bedavadan insanları uyuşturmanın yolları; ucuz yoldan mutluluk.
Din gibi, televizyon gibi bazıları kullanmayı bilenin elinde aksi tesir de yapabilir, uyuşturuculuktan çıkıp uyandırıcılık vasfı da kazanabilir ancak içki bunlardan değil. Kimse içkiyle birbirini uyandırmaz.
O sebepten halkını sevmeyen akıllı bir yönetici için bulunmaz nimetlerden biri, insanların yerinden kalkmasını engelleyen her şey gibi ucuzlatılmasında, yaygınlaştırılmasında fayda var. Sovyetlerde işyerinin aynı zamanda içkiyeri olması gibi.
Gece dikilen agac
Geleceği Unutmak
Tüm hayatım bir sakinlik çeşmesi arayarak geçti, birkaç damla oradan, birkaç damla buradan. Kur’an’ın ancak Allah’ın zikriyle dediği cinsten bir su. Ab–ı künh–ü hayat.
Eğer bir türün aptallaşması daha iyi adaptasyon sağlıyorsa, evriminin de bu yönde olacağına dair bir şeyler okudum. Söylemeye çalıştığıma farklı bir yerden destek.
İnsan türü yaşadığı ortamı sonunu bilmediği şekilde değiştiriyor. Sadece maddi ortamı değil, buna bağlı olarak tüm zihnî ortamı da değişiyor, yaşadığı dünyayı farklı şekilde görmeye, farklı şekilde davranmaya, farklı şekilde inanmaya başlıyor.
Gece dikilen agac
10 Saniye
Kainat başını sonunu bilmediğimiz ve sadece 10 saniyesine şahit olduğumuz bir filmi ne kadar anlıyorsak, o kadarını, belki daha azını sunuyor önümüze. Yine de ne kadar eminiz kendimizden.
Gece dikilen agac
Acı
Adam demiş ki:
İnsanlar acı çekerler ama bunu değil başkalarına, kendilerine bile itiraf etmemek için canla başla direnirler. Hiç acı çekmiyormuş gibi –ki bu onların saklanma noktasıdır– davranırlar.
Acı çektiğini kendinden bile gizleyen insanların acı çektiğini bu adam nasıl öğrenmiş?
Gece dikilen agac
Adalet
Adalete bir tanım uydurmak gerektiğinde, herkese hakkını vermek gibi olmasa da olur bir tanımdan öteye gidemiyorum, zira gerçekte Adalet diye bir şey yok, adaletler var ve her zümrenin adaleti kendine göre şekilleniyor. Kültür insanların adalet anlayışlarını şekillendiriyor ve sanırım kültürlerin en değişmez –zira en mutlak sanılan– kısımları adalet anlayışları.
Mutlak sanılıyor, çünkü hedefi gereği adaletin herkesi içermesi gerekiyor. Bana adalet, sana nanay derseniz bu adalet olmamış oluyor, ancak gerçekte tam da böyle bir durum var; zira insanlar için adaletin tecellisi, ancak buna ikna olurlarsa mevcut, yoksa esamisi okunmayan bir durum.
Gece dikilen agac
Akademik Yazı
Akademik yazı yazmayı beceremediğim doğru. Bunu bir eksiklik olarak gördüğümü ise söyleyemem. Akademik yazı okumam ve yazmam gerekti, hala da internetin yoklayınca az sonra tez savunmasına girecekmiş gibi yazılar buluyorum, sabredersem okuduğum da oluyor.
Velakin, sevgili okurlar, ben bu yazıları yazmanın gerçekte pek de zor olmadığı kanaatindeyim. Google çağındayız. Referans bulmak zor değil. Falanca şunu demiş, filanca bunu demiş diyerek yazı yazmanın matah bir tarafı yok; sen ne diyorsun bana ondan bahset.
Gece dikilen agac
Alkol Almak ve Şiddet Uygulamak
Yanıldınız. bu ikisi arasında illiyet kuran bir yazı değil bu.
Kimse alkol almaz veya şiddet uygulamaz diyeceğim, kimse gidiyim de şu karşıki barda biraz alkol alıyım diye düşünmez, veya yemek soğuksa karıma şiddet uygularım diye anlatmaz derdini. Bunlar garip tabirler, kimsenin gerçekte kullanmadığı, hüsnütabir olsun diye uydurulmuş ve insanın dilinde bir donukluk, hani alışmadığınız bir yağla yapılan yemeğin garip tadı gibi bir his uyandıran tabirler.
Sevmiyorum ve kullanmıyorum. Alkol aldım diyene de suçluluk duyuyor zaar diye bakıyorum, şiddet uygulamak denince de bilgisayarın üstüne dantel örtmüş gibi hissediyorum.
Gece dikilen agac
Anlam
İnsanın hayatına anlam kazandırması, aslında anlamsızlık düşüncesinin katlanılamaz olmasından kaynaklanıyor. Anlamsızlığa dayanamadığımız için anlam uyduruyoruz.
Gerçeği kimsenin bilmediği ve tüm bu kainatın milyarlarca yıldır biz ufak insanlar bu ufak gezegende yetişelim diye buraya geldiği gibi bir düşünceye kapılmak da komik olduğu için, aslında olmayan bir takım değerler icad edip, onlara göre daha iyi veya daha kötü yaşıyoruz.
Sonunda hepimiz öleceğiz ey insanlar, insanlık bile ölecek.
Alan Watts insanın yıldızları gözlemesinde kainatın kendi kendine baktığını ve işte bu sebeple bir sonsuzluk gördüğünü söylüyordu.
Gece dikilen agac
Anti Otomatizm
Otomatizm dediğim kendimdeki bir heves, her şeyi otomatik yapma hevesi, o kadar ki elle ilgilenmek zorunda kalmayayım. Neyle?
Mesela yazılarla. Yazıyı yazayım, kaydedeyim ve hemen yayınlansın. Web sayfasını açmak, kopyalamak, yapıştırmakla uğraşmayayım.
Mesela günlük hayatımda. Her gün aynı saatte aynı işi yapayım, fazla düşünmek gerekmesin.
Mesela hemen her konuyu açıklayıcı kurallar bulayım ve tek yapmam gereken onları değişik durumlara uygulamak olsun.
Velakin ben aslında bunun tam tersi tabiata sahip bir insanım, bir şey otomatikleşmişse artık ilgimi çekmez.
Gece dikilen agac
Araçlar, Amaçlar
Amaçlar araçları ne kadar mübah kılar? Amaca ulaşmak için neler mübahtır?
Bu sorunun ilk cevabı şöyle bir şey: Araçlar amaç olmadığı sürece hiçbir amaç ve hiçbir araç mübah değildir.
Bu ise sadece Allah varsa makul bir cevap olabilir, inançsız biri için amaçla aracın bir olması zordur, belki de imkansızdır.
Bir nev’i kendinde olmak küfür, kendinden geçmek iman gibi. (Yazı umarım biraz daha somutlaşacak, sabrediniz, sabrediniz.)
İnsan Allah rızası için yapmadığı her şeyi başka amaçlar için yapar, bu amaçların o araçları ne kadar mübah kıldığı ise, gayet tartışmalı bir mevzudur.
Gece dikilen agac
Araştırmacı-Yazar
Titri olarak Araştırmacı – Yazar kullanan birini gördüğümde boş gezenin boş kalfası gibi bir intiba uyanıyor bende. Nedendir bilmem. Herhangi bir ölçüsü olmayışından olacak.
Önceden araştırmak zormuş. Mesela şu an karşısındaki bir kafede derin fikirlerimi yumurtladığım Setbaşı Şehir Kütüphanesi gibi yerlere gitmek ve katalogları, indeksleri, tozlu sayfaları karıştırmak lazımmış. Şimdilerde araştırmak için kırık bir İngilizce ve Wikipedia veya Google yerlerden haberdar olmak yetiyor. Hiç bilmediğim bir konuda, mesela *Illiberal Demokrasi* <http://en.
Gece dikilen agac
Ataların Çekişmesi
Bu yazıyı Osman Gazi türbesinin yakınındaki bir parkta yazıyorum, İsa Mesih’in 4 yaşına basmasından ikibinonbir sene sonra.
Bu civarda gezerken insanın Osmanlı olacağı geliyor, biraz ötede ikinci Murat türbesi var, biraz beride Bayezid’in annesi.
Dün böyle gezinirken, şimdilerde türbeleri dolduran zevat ayaktayken, atalarımın olsa olsa onlarla savaşan tarafta olabileceği aklıma geldi. Ben aslında Osman Gazi’nin düşmanlarının torunuyum. Baba tarafıyla Aksaray civarından olduğuma göre muhtemelen Karamanoğlu’nun tarafı, bilemiyoruz tabi, belki Türkmen de değil, belki Rum, belki Ermeni… Anne tarafı daha bilindik ama onların da Osman Gazi devrinde Kafkasya’da kendi tuhaf kabile kavgalarını yapıyor olmaları muhtemel, belki annannem ve dedemin ataları birbirine düşmandı, belki düşman olamayacak kadar uzak.