Cefa dindarlığın toprağıdır. Dindar nesil yetiştirmek gayesinde olanların bir yandan gelişelim zenginleşelim derdinde olması, maksadın dindarlıktan çok uysallık olduğunu ilham ediyor.

Dindar yetiştirmek kolaydır. İnsan zor zamanlarda doğal yoldan dindarlaşır. İnsanların hayatı kontrol edilemez sebeplerle zorlaştığında, çareyi dinde (veya din fonksiyonu gören felsefelerde) bulurlar. Cefa olmasın ama din olsun diyenlerin asıl derdi, istisnalar mahfuz, kabileciliktir. Bizden olsun meselesi. Olsun, ancak bunun adı dindarlık değil, cahiliyye hamiyetidir. Cühelanın birbirini himaye etmesi, el kol dirsek temasıyla yürüyen bir düzen.

İslam'da çilecilik yoktur diyorlar, doğrudur, çünkü İslam tekkelerde beslenen yapay bir çile yerine, hayatı kendisini bir mücahade alanı yapar. Ne zaman ki bu hakiki çile kaybolur, insanlar ferahlar ve zenginleşir, bazıları da kendilerini, hani güneşte değil de, floresan ışıkta yetişen cinsten meyvelerle besleme ihtiyacı hisseder. Pazar kapanmış, mücahede durmuş, insanlar dine tok karınlarıyla istirahata çekilmiştir.

Şimdiki müslümanlara sorunuz: Gelişelim görüşelim güzelleşelim, tamam, peki neden? Bunun bir cevabı yok. İktidar bizim olsun diye ikiyüz yıldır uğraşıyordunuz, hadi sizin oldu, ne yapacaksınız?

Ben söyleyim ne yapacağınızı: Padişahlar ne yapıyorduysa, Cumhuriyet'in kadroları ne yapıyorduysa, siz de onu yapacaksınız. Kuşatıcı bir fikir, yeryüzüne ilham verecek bir anlayıştan uzak insanların daha fazlasına gücü yeteceğinden derin şüphelerim var.