Buradakiler genel olarak günce kıvamında, kendime dair yazılar. Diğer kitaplara tasnif edilmiş bazı yazıların ilk halleri de bulunabilir.
Gecmisin ugultusu
Nasipsiz
Uçucu bir rahatlık. Gönlümden bana doğru el etmesine izin verdiğim tüm hayaller. Hiçliğin katı yorumunu sevmiyorum, hayaller hiçliğin yumuşak yorumu. Hiçliğin bile mezhepleri var şu dünyada. Garip bir dünya.
Diyorlarsa eğer, ki hepimiz hiçlik adı verilen büyük bir uykudan gelmişiz ve hiçlik adı verilen büyük bir uykuya varacakmışız, nasıl oluyor da bunun üzerine kurulan hikayelerin hepsine birden doğru diyemiyorlar? Benim hikayem daha tutarlı. Hiçliğin karşısında hikayenin tutarlılığının ne önemi var?
Gecmisin ugultusu
Universite
Üniversite konusunda yapılacakların en basitleri (i) derecelerin sayısını artırmak, Yrd. Doç, Doç. Prof. gibi üç değil, en az yedi derece olması (ii) akademisyenlerin bölüm başkanı, dekan vs. gibi yöneticilik becerisi gerektiren ve bilim üretmekten ayrı bir faaliyet olan faaliyetlerden uzak tutulması ve üniversite yöneticiliğinin ayrı bir meslek olarak görülmesi var.
Gecmisin ugultusu
Yaz
Aşktan bahsetmeyi sevmiyorum. Aşk yazmayı bile sevmiyorum. Yazmak zorunda kaldığımda ayn-şin-kaf ile yazmayı tercih ediyorum. Şehvet erbabının aşk diye okuduğunun ise elif-şin-kef diye yazıldığına dair şüphelerim var, aşkım dediği yerde aslında eşeğim demeye çalışıyor.
Zihin hacamatı kabilinden yazılar yazmam gerek. Zihin sağlığımı korumak için yılda ikiyüzellibin kelime civarında yazmam gerekiyor. Böyle söyledim birine. İnanmamış göründü.
Kalite peşinde değilim, yazıda kalite nedir, ondan da emin değilim. Yazının tuhaf bir terkibi var, bugün için iyi yazı yarın okunmaz hale gelebiliyor, yarın için yazdığını sanan da bunu görecek kadar yaşamıyor.
Gecmisin ugultusu
Internet ne işe yarar?
Internet ne işe yarar?
Internet kendi başına bir işe yaramaz. Önünde saatleri heder edip, ben ne yapmıştım? dediğinizde tek kelime edemezsiniz. Bu manada bir zamanlar televizyon ne idiyse, Internet de odur, zaman kuyusu.
Ancak ne aradığınızı biliyorsanız, Internet cevabını en kısa yoldan bulabileceğiniz yerdir.
Internet’in aldatıcı tarafı, insan aslında ne aradığını bilmediğinde ona bir şey verecekmiş gibi yapıp, kof bir eğlenceden başkasını sunmamasıdır. Televizyonun aptal kutusu olduğunu anlamak kolaydır ve giderek bönleşen programları sayesinde daha da kolaylaşmaktadır ama Internet hemen her konudaki muazzam bilgi potansiyeliyle aptal kutusu değilmiş gibi durur.
Gecmisin ugultusu
İmtihan
Bildiğinden, sevdiğinden, sevmediğinden, başına gelenden, istediğinden, yaşadığından, yaşamadığından, yaşayamadığından, yaşamak istemediğinden, gördüğünden, görmediğinden, görmezden geldiğinden, görmeyi isteyip göremediğinden, duyduğundan, dokunduğundan, dokunamadığından, günahından, sevabından… İmtihandasın.
Tüm güzel oyunlar gibi kurallar basit ama ustalık sonsuz bir dikkat gerektiriyor: İyi ol, kötü olma.
İyi olmak konusunda ipe un serme, kötülük yapma, kötülük yapana kibrin en büyük kötülük olduğunu unutma. Doğru ol, doğru olmayana karşı merhametini esirgeme.
Doğruyu gördüğünde kabul et, eğriyi gördüğünde bırak, gönlün hakikate açık olsun.
Gecmisin ugultusu
Dwitle Dövenler
Bugün kendime verdiğim ameliyat iznini hoşça geçirmek için @eminresah twitter hesabının takip algoritmasını gözden geçirdim. O hesabı okumuyorum. Oranın tek amacı bu blogda yazılan yazıları duyurmak ve nadiren haiku yazıyorum. Bir adam yaklaşık beşyüz kişiyi takip ediyorsa, ya başka işi gücü yoktur, ya da zaten okumuyordur.
Fikir üretimi konusunda simetriye pek inanmadığım için milletin follow/unfollow işini fazla ciddiye almasını da anlamıyorum. Hoşuna gidiyorsa okursun, gitmiyorsa okumazsın, ben seni takip ediyorum diye takip ediyorsan takip etmesen de olur.
Gecmisin ugultusu
Çakıl Taşları
Yeryüzünde bütün hikayeler yarımdır. Mutlu sonla bitenlerin akıbeti, yaşlanıp ölmeleri, çocuklarının halleri anlatılmaz; kendini telef edenlerin nasıl dirildikleri konuşulmaz, bütün hikayelerde geride birileri kalır ve onların hayatı da hepimizinki kadar sıkıcıdır.
Uzun vadede, Keynes’in dediği gibi, hepimiz ölmüş olacağız, doğru. Bu da hikayelerin yarım olduğunun, bizimle başlamayanın, bizimle bitmeyeceğinin bir işareti olabilir. Biz derken, bütün insanlar veya canlılar veya yıldızlar, işte hepimiz.
Yarım hikayelerin her zaman tamamlanacağına dair bir fikrin insanın özüne işlenmiş olduğuna inanıyorum.
Gecmisin ugultusu
Darbe mi, Şeriat mı?
Bir adama bu soruyu sorunca demokrasi diyorsa, dünyanın nasıl bir yer olduğundan bihaberdir. Demokraaasi çok güzel, leziz, tuzu ve baharatı kıvamında bir yönetim biçimi olabilir ancak imkanın yoksa, _demokrasi mümkün değilse, ve menüde sadece darbe veya şeriat varsa, hangisini alırsın?
Açsın, yürüdün yürüdün, tek bir açık lokanta buldun, daldın içeri, garsona sordun, sabahtan kalmış patates kızartması ve dünden kalmış pilav var dedi, ben döner alacağım diyemezsin.
Bu soruya demokraasi diyenler işte bu döner alacağım diyen gibi.
Gecmisin ugultusu
Ciddiyet
Bende eksik olan şey belki de budur: Ciddiyet. Bir şeyleri ciddiye almayı yeniden öğrenmem gerekiyordur, belki bu yüzden konuşmaya ve yazmaya karşı da ciddi değilimdir, korkularım sadece ailevi cinsinden, hani tosuncuk hasta olmasın, annem üzülmesin, burnum yamuk durmasın cinsinden korkular olduğu için böyle yekpare bir pespayelik içinde aklımın el feneriyle bir çatlak bulup çıkmaya, çıkmaya, çıkmaya ama tabii ki yeterince aramak işime gelmediğinden esarete, esarete, esarete mahkumumdur.
Ciddiyet her faaliyete lazım, bakıyorum yeryüzünde herkes, hemen herkes yani, benden daha ciddi duruyor.
Gecmisin ugultusu
Hayal Nehri (ii)
Yol. Her zamanki gibi yalnız. Tek farkı gece karanlığının parlaması, her şey bir negatif filmden görünüyor gibi.
Sağ tarafta bir tepe yanaşıyor, ardında bir ağaç. Ağacın ardında bir vadi, iki üç koyun kendi kendilerine otluyor, çoban yok. Bir su sesi duyuyorum ama nereden geldiğini bilmiyorum, yerin altı, yerin üstü, sadece varlığını bildiğim bir su.
Vadide bir patika uzanıyor. Çok az bir kısmını görüyorum. Nereye gittiği konusunda bir fikrim yok.
Ağaca dokunmak istiyorum, konuşmak ister gibi bir hali var.
Gecmisin ugultusu
Yevmiye
Tuhaf bir uyku çöküp de rüyalar belirdiğinde, aklıma gelen resimleri kimse görmüyor. Onların tek göreni benim.
Eskileri düşünüyorum, eskilerin masallarını, sonra geleceğin masallarını. Bazı günler okuduğum, yazdığım, dinlediğim her şey bende tuhaf bir çalkantıya sebep oluyor.
Talking Robots diye bir podcast dinledim, konuşan adam robotların hiç bilmedikleri ortamlarda yön bulmasıyla ilgili çalışıyormuş. Bir kıtaya ilk vardığınızda, yönünüzü nasıl bulursanız, robotlar da öyle bulmak zorunda dedi. Karıncaların yön bulmasından bahsetti.
Sonra TED’den Kamboçyalı bir kadının işkencenin yok edilmesiyle ilgili temenni mahiyetinde bir konuşmasını dinledim.