Çeşitli zamanlarda yazılmış kurmaca yazılar. Bazıları masal formuna daha yakın.
Takdim Tarihçesi
| 1. Takdim: 21 Aralık 2008 (Hikayeler adıyla) | 2. Takdim: 21 Nisan 2011 (Hikayeler adıyla) | 3. Takdim: 21 Şubat 2012 | 4. Takdim: 30 Ocak 2016 | 5. Takdim: 30 Nisan 2020
© 2008-2020 Emin Reşah.
Hikayeler
Pejvak #1
Kelimelerimi duy istedim. İki kaşık bal döktüğüm sepetle sunağa doğru yola çıktım. Kokusu uzaktan geliyor. Sunakta tütsü yakmışlar.
İkibin senedir, neredeyse aynı yerde, aynı tepenin aynı mağarasında, aynı ışık hüzmesinin altında, yılın aynı zamanları, aynı taş sunağa bildiğimiz aynı kelimeleri okuyarak aynı meyveleri bırakıyoruz. Kutsallar kutsalı rahiplere kimse sormuyor bu sunağa bırakılan erzakın ne olduğunu ama ben biliyorum: Alıp yiyorlar.
Yoksa tanrıların bizim meyvalarımıza ihtiyaçları olduğunu mu sanmıştınız? Onlar kendi sözlerini ve kehanetlerini yaysınlar diye rahiplere bakmamız için bizden sepet bekliyorlar.
Hikayeler
Kaptan Ali'nin Mars Macerası
Ferzan için 8. doğumgünü armağanı.
Kaptan Ali bir sabah yine yatağından müzik sesiyle uyandı. Piyano dinleyerek uyanmayı çok severdi. Kişisel robotu onu her sabah farklı bir piyano eseriyle uyandırırdı. Bu sabah Debussy’nin bir bestesini çalıyordu.
Kaptan Ali evinde olduğu her sabah, sırası belli işler yaparak uyanırdı. Bunun onu güne daha iyi hazırladığını farketmişti. Uyandıktan sonra yatakta robotu ona hava durumunu ve mesajlarını okur, o gün yapması gereken işleri söylerdi. Sonra kalkıp ılık bir duş alırdı.
Hikayeler
Bayan Çedar'ın Son Günü
Bayan Çedar sabahın ilk ışıklarından kendini korumak için yastığa gömüldü. Gece temizlemediği makyajı yastıkta Rorschah izleri yaparken, telefonun titremesini hissetti. Yastığının kenarından aldı, mesajlarına baktı. Okunmamış sekiz mesajını okumaya başladı.
Gününe her zamanki gibi sevgilisinden gelen mesaja, o gün ondan ne isteyebileceğini düşünerek başladı. Bugün basit bir gül mesajı göndermişti, ne sevgi sözcüğü, ne bir şey, bunun da miadı doluyor diye aklından geçti, Facebook’unu açıp gezindi. Saat 8’e 3 varken, az sonra çalacak alarmının stresiyle doldu.
Hikayeler
Aşık ve Ejderha
Günün en yorgun saatlerinde gördü onu ilk. Kalfa hanım misafirlere yemek götürmesini söylemişti, tepsileri taşırken sedirin en ucunda göz ucuyla kendini süzdüğünü farketti. İki yanındaki sakallı dedenin konuşmasını dinler gibi yapıyordu ama ilgisi yoktu. İlk anda sadece yakışıklı ve diğer insanlara göre dürüst olduğunu düşündü.
Aklını başına getiren kalfa hanımın dirseğinin teması oldu. İşine devam etti. Mutfakta misafirlerin gidişleri konuşulurken hüzün duydu. Neden olduğunu anlamadığı bir hüzün. Misafirler gittiğinde, onun burada kaldığını ilk farkettiğinde, artık kim olduğunu da öğrenmişti: Büyük Bey’in yeğeni, atları ve seyisleri idare edecekmiş.
Hikayeler
Bulut ile Ejderha
Göklerin mavi olduğu zamanların öncesinde büyük bir volkanda bir ejderha yaşarmış. Dişleri kömür gibi siyah, gözleri ateş gibi kırmızı, derisi timsah gibi yeşilmiş. Kocaman kanatlarını çırptığında fırtına eser, ağaçlar eğilirmiş.
Bu ejderhanın bir adı yokmuş çünkü annesi doğduğunda ona isim vermeyi unutmuş. Herkes ona Ejderha dermiş. Zaten her ejderha gibi o da yanardağlarda yalnız yaşamayı severmiş. Onu adıyla çağırması gereken annesi, babası, arkadaşları olmadığı için bir adının olmaması onu üzmüyormuş.
Hikayeler
Kralın Yedi Kuşu
Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar yeryüzünde krallar çokmuş. O zamanlar her ülkenin bir kralı ve her kralın bir sarayı olurmuş.
Uzak denizlerin ve dağların ardında, iki büyük nehrin arasında Avistan diye ülke varmış. Avistan’ın da bir kralı varmış. Kral’a bir gün amcası yedi kuş getirmiş, bunların hepsi farklı renkteymiş. Yeşil bir papağan, kırmızı bir tukan, sarı bir serçe, siyah bir karga, mavi bir muhabbet kuşu, mor bir kartal ve turuncu bir ördek.
Hikayeler
Abdurrahman bin Yafes
15. asrın hekim, fakih ve filozoflarındandır. Asıl adı Muhammed Abdurrahman bin Muhammed Yafes bin Muhammed Hamid bin Muhammed Osman el-Mahiri’dir. Tebriz’in yaklaşık yirmibeş kilometre güneydoğusundaki Nısfırevanî’de 1389’da doğmuştur. Babası Tebriz kadılarından Ali Osman Rahmetengî’nin katiplerindedi. Ailesi yaklaşık altıyüz yıl önce Basra’dan göçmüş, meşhur Şatafan kabilesine mensuptu.
İlk öğrenimini babasından hafızlık ve Arapça üzerine almıştır. Beş yaşında hafız olduğu, altı yaşında ezberindeki bin hadisi senetleriyle bildiği rivayet edilirse de, tam olarak bunu doğrulayacak bir bilgi elde mevcut değildir.
Hikayeler
Alarm
Şehnaz hanım horuldayan kocasının sesine karışan canavar düdüğü alarmı saat 4’ü biraz geçerken duydu. Önce nükleer saldırı ikazı, sonra itfaiye sireni sandı ve yan komşunun erken kalkmak için kurduğu alarm olduğunu anlayarak korktu. Alarm sesiyle kanon yapan kocasını dinledi, alarmın kesilmesini bekledi ve ancak iki dakika sonra sendeleyen bir adamın ayak seslerinin onu kapattığını duyabildi. Şehnaz hanım komşunun kurtulduğunu sandı ama umudu yedi dakika sonra tekrar çalan alarmla söndü. Yeni bir ayak sürüme sesi, yedi dakika sessizlik, sonra alarm…Komşu kalkmayı beceremediği için alarmı tehir etmekle yetiniyordu.
Hikayeler
Ayrıldım
Bir sabah sevgilisinden aldığı bir mesajla çarpılmış, o zamana kadar iyi kötü idare ettirdikleri, kimseye benzemediğini düşündükleri hayatlarını orta yerinden bölen o yarılmayı hissetmiştir.
Halbuki ona hayatım boyunca seveceğimi söylemiştim. Yalan değildi, böyle hissediyordum. Yine de zamanı kim bilebilir?
Hangi şairdi o, hani zamanın krallığından bahseden? Öyle bir şair yok mu yoksa, ben mi uyduruyorum? Veya o kadar çok var da, zuhrunun şiddetinden mi gaip? Şair milleti aynı dertleri farklı kelimelerle anlatmak için yarışan adamlar, herhalde bunu anlatmış olanı da vardır.
Hikayeler
Bahri
Yeryüzündeki yirminci yılımı bitirmeme kısa bir zaman kala, bir parkta bir adamla tanıştım. Nasıl tanıştığımı tam hatırlamıyorum ama sanırım falıma bakmak istemişti. Elimi açıp okudu ama falcıların oyunlarına karşı uyanık olduğumdan ona inanmadım. İnanmadığımı söyleyince, ne söylersem inanacaksın? dedi.
Falcılardan böyle bir karşılık beklemeyiz değil mi? Bir falcı neye inanıp neye inanmadığınla ilgilenmez.
Bana bildiğim bir şeyler söyle dedim. Yarına bir ödevin var ve bunun yükünü atacağını düşündüğün için buraya geldin dedi.
Hikayeler
Bitmemiş Bir Hikayeye Son
Çocukken bütün kitaplarımı okuyacak kadar yaşayacağımı sanırdım. Bunun için dua ettiğimi, babanneme de her namazda bu duayı etmesini söylediğimi, böylece kitaplarımın hepsini okuyacak kadar yaşayabileceğime inandığımı hatırlıyorum. Babannem Tanrı’nın çocukların kalbi temiz olduğu için her istediklerini verdiğini söylemişti, ben de kitaplarımın hepsini okuyuncaya kadar yaşamayı diliyordum işte.
Büyüdükçe aldığım her kitapta Tanrı’yı aldattığımı hissettim, ömrümü biraz daha uzatıyor, Tanrı’dan biraz daha mühlet alıyordum. Yayıncılık bu haliyle devam ederse, sonsuza kadar yaşayacak kadar kitap alabilirdim.
Hikayeler
Büyük Yazarın Son Sayfası
7 Nisan
Ölmek için güzel bir gün değil. 7 Nisan’da aşık olur insan, sever, çiçek-böcek şiirleri yazar, gecesinde mehtapta kumral bir kadınla öpüşür, gündüzünde yağmura yakalanır, hayat gibidir 7 Nisan, bulutlu ve rüzgarlı. Ölünmez ama, ölünmemelidir.
Sabah yine erken kalktım, kahvaltı niyetine sigara ve şekersiz kahve. Huzur vermeyen gecenin gücünü sağdığı bedenimi uyandırmak zihnimi uyandırmaktan daha zor artık. İnsan en çok sabahları farkına varıyor yaşının. Akşam olduğunda, eski günler geri döndüğünde ben de arkadaşlarıma, yitmiş gitmiş, unutulduğu bile unutulmuş arkadaşlarıma geri dönüyorum ama sabahları…Hiç biri yanımda olmuyor.