Memleketimizin entelektüel faunasının sık rastlanan türlerinden biri anlaşılmayan yazar adını taşır. Bunların bir kısmının anlaşılmaktan ödü yarılır, o sebeple lafı mümkün mertebe çetrefil hale getirirler, en azından kendi yazdıklarını anlıyorlardır ve bunu kimse anlamıyordur. Kimisi kendi yazdığını da anlamaz çünkü ne yazmak istediği hakkında bir fikri yoktur.

Bunun aksi ise anlaşılan yazar adını taşır. Aslında bir yazarın anlaşılan olması, ilk birkaç sayfasından sonunu tahmin ettiğimiz bir romanın roman olması gibidir. Adı romandır, birileri de para verip okur ama ne kendine, ne başkasına faydası vardır. Belki bilgisayarlar da istatistik yöntemlerle bu kadar yazarlık yapabilir.

Eğer insanların ekseriyeti bir yazıyı anlıyorsa, ya ona ihtiyaçları olmadığından, ya bulundukları durumu sıvazladığından, ya da sıkıcı hayatlarından daha sıkıcı bir yazı olduğundandır. Hiçbir durumda böyle bir yazıyı yazmanın kıymeti bulunmaz. Rahat bir yatak bulup uyumak bile daha verimli bir faaliyettir.

Sokrat'ın baldıran zehri içmeden evvel ağlayan karısına neden ağladığını sorduğu rivayet edilir: Haksız yere öldürülmene ağlıyorum. Cevabı bize de yol gösterir: Haklı yere öldürülsem daha mı iyiydi?

Anlaşılmadığı için ağlayan var mıdır bilmiyorum ama düşünsün, anlaşılsa daha mı iyiydi?

[Yazı Yazıları]