Avrupa'ya dönersek ölürüz diye bir röportaj okudum, Profesör Teoman Duralı'yla yapılmış.

Avrupa'ya dönersek neden öleceğimizi, İran'ın kapıları her şeye kapatmak dışında nasıl olup da kendine has bir yol çizdiğini, Rusya'nın nasıl bir alternatif olabileceğini anlamadım.

Anladığım şu oldu: Tarih pek çokları için faydadan çok zarar demek. Düşünceyi öldüren, yalınkat sloganları tarihte de böyle oldu deyince yutturabildiğiniz, durumların arasındaki farkı anlamayanlar için hep tekerrürden ibaret kalan bir ilim.

Röportaj sonunda gayet tanıdık, Avrupa'nın ilmini alalım, adetlerini almayalım noktasına çıkıyor. Kuantum Fizikçisi varsa gitsin öğrensin, herkes gitmesin Avrupa'ya diyor mesela.

Olur.

Dünyanın aldığı sosyal şekli, benim bu röportajı okumamı ve sizin de bu yazıyı okumanızı sağlayan Internet'i, Nükleer, biyolojik ve sosyal silahları, Bağımsız Yapay Zeka'yı, global sermayenin sınırları eritmesini falan hesaba katmadan tarih okumak, bunlardan bir fayda devşirmek... Devşirdiğini sanmak. O fikirle Rusya'ya dönelim, Avrupa'ya dil çıkaralım, Amerika'ya nanik yapalım demek.

Günlük siyasetin koridorlarında herkesle yakınlaşıp uzaklabilirsiniz ama basit bir kaide vardır, uzaktaki düşman yakındaki düşmandan yeğdir. Bizim son dönemdeki asıl sıkıntımız uzaktaki düşmanın artık yakındaki düşmanlarımızla uğraşmak istemeyişi ama bizim bunu nereye kadar bir denge siyaseti haline getirebileceğimiz muamma. Üç kişiyle dans etmeye çalışanın ayakkabısının sağlam olması gerekir, bizimki azıcık zorlasan patlayacak cinsten.


Tarihi severim, bir yerde Atalar adına konuşmaya imkan sağlar. Tarihçiyim deyince bu memlekette süksesi çok iyi. Zamanımızın en az bulunan ve en değerli materyallerinden birini, büyük hikayeyi sunuyor tarih bize. Bu güzel. Amerikalılar mesela yapay bir takım kahramanlıklar oluşturmak zorunda, bizde zaten var o, 600 senelik Osmanlı tarihinde çok.

Ancak derdimiz bu tarihin bizi hep geriye bakan bir millet yapması. İngilizler zamanında şunu yapmıştı, Ruslar şöyle yapmıştı, şimdi yine öyle yapacaklar, Araplarla şöyleydik, şimdi böyleyiz diye giden bir hikaye anlatma sanatı. Kimsenin oturup ileriye dönük bir fikir geliştirdiği yok, tarih sermayemiz çok nasılsa, oradan az bilinen bir hikayeyi anlatırsan fikir üretmiş oluyorsun.

Onun varacağı yer de, sansürden geçebilmiş kitapların ortalama 200-500 (adet) baskı yapabildiği İran'ı övmek oluyor.

Tarihe bakacaksak en iyi yol şudur: Biz de diğerlerinin geçtiği yollardan geçeceğiz. Türkiye'deki sosyal dönüşüm de, bir şekilde onlara benzeyecek. Dini düşünce onlarda nasıl zayıfladıysa, bizde de zayıflayacak. Milliyetçilik nasıl zayıfladıysa, bizde de zayıflayacak. Türkiye onlardan öz itibariyle farklı değil, özel durumları var, Kürtler milliyetçiliğe, tembel jakobenler dinî düşünceye itiyor ama bunların da bir yere götürmeyeceğini bir safhada anlayacağız.

İran da bir gün anlayacak. Rusya da anlayacak. Onlar da Avrupa'ya dönmüş olacak o zaman. Çünkü mevzu Avrupa değil, birey ve onun aklı. Batı'dan kaçalım diyenler, bireyden korktukları için bunu söylüyor, Batı'nın silahından korktukları için değil. Çünkü birey soracak, neden milliyetçi olmam gerekir, Türklerin ulus olmaya hakkı var da, neden Kürtlerin yok? Bunu cevaplamama ihtimali Avrupa'da yok ama milliyetçiliğin cari olduğu yerlerde, devletimizi zayıflatmamak için diyebilirsin. Devletimiz neden milliyetçiliğe muhtaç diye sormaya fırsatın bile olmaz.

Velakin zaman artık o zaman değil, sus deyince susmuyor insanlar, konuşmak için imkanları çok geniş. Konuşmaya konuşmayla karşılık vermek için de, zeminini sağlam oluşturman, ödevini yapmış olman lazım. Ödevini tarih okuyarak yaptığını sanırsan, sınavda sana beklemediğin yerden soru gelince düşüverirsin.

[Yeni Yazılar] #siyaset