1

Astroloji ile ilgili bir program yaptık, geçen sene. Doğum haritasından kişinin karakterini anlatırken, falanca gezegen 1. evde, filanca burçla feşmekan burç kesişmiş... diye bilgileri girip, 20-30 sayfalık bir kişilik analizi alıyorsunuz.

Astroloji'ye o sebeple biraz aşinalığım var. Çok aç kalırsam, programı ve Internet'te mebzul bulunan doğum haritası sistemlerini kullanıp, astrolog olabilirim. Sakallarım da bana bir büyücü havası vermeye başlamışken, bence en azından ev kirasını ödeyecek kadar bir gelirim olur.

Peki, astroloji doğru mu, bence?

Hayır, bence doğru değil. Astrolojiye inandığını söyleyenler, bunun kişilik analizi tarafını beğeniyorlar: Günlük fal çünkü biraz tuhaf, gazetede yazan Yengeç burçlarını bugün aşk hayatlarında önemli gelişmeler yaşayacak lafına inanmak için zihinsel engelli değilse de, ona yakın olmak lazım. Çoğu insan bunları kendilerinin yer aldığı bir hikaye/kurgu gibi okuyor zaten. İnsan beyninin hikayeci tarafını gıdıklıyor.

Ancak günlük falla, kişilik analizi arasında önemli bir teknik fark yok. Gazetede yazan değil de, astrologlara danıştığımızda, bugün neler olacak? diye soran biri, doğduğum zamanki gezegen ve burç konumları ile bugünkü gezegen ve burç konumları ne gibi ilişkiler geliştirmiş? diye sormakta. Eğer o günün neler getireceğini bilmenin imkansız olduğunu düşünüyorsanız, kişinin karakterini bilmek de imkansız olmalıdır, çünkü bunlar temelde aynı yöntemle açıklanıyor.

Tabii (benimki gibi) akıllı astrologlar, biz gelecek hakkında kesin şeyler söyleyemeyiz derler, bu sadece insanlara kendilerini tanımaları ve önlem almaları için bir sunulmuş bir yorumdur falan. Bu söylediklerin çıkmadı gibi cahilce bir eleştiri getiren olursa diye düşünülmüş bir eleştiri tahliye vanası, orada bulunuyor ki, benim gibiler saçma dediğinde, biz falcı değiliz, zaten gelecek hakkında bir şey söylemiyoruz diyebilsinler.

Buna rağmen benimkine bir iki kere somut tahmin yaptırdım ve (benim cahilce tahmin ettiğim gibi) çıkmadı. Falanca tarihten sonra yurtdışına çıkacaksınız dedi kadıncağız, hala memleketteyim, filanca tarihte dava bitecek, çocuklar da sana verilecek dedi, görünüşe daha uzun yıllar bu davalarla yaşamaya alışacağım ve anneleri üstlerinde sigara söndürmediği sürece çocukların bende kalması mümkün değil (ve zaten istemiyorum.)

Astrolojiye ve sair falcılık/kehanet sistemlerine inanmıyor olmamın sebebi de, naçizane, basit. Gelecek hakkında ufak veya büyük bir olayı bilmek için tüm olay örgüsünü, sebepleriyle taklit edebilecek, bunlara uygun bir sistematik olması lazım. Kainatı simüle ediyorum diyebilecek. Batı astrolojisi, nisbeten karmaşık ve yoğrulabilir bir sistem olmakla beraber, kainatı simüle edecek kadar değil. Kainatı ancak kainat simüle edebilir.

2

Soru tabii ki şu: Bilen nasıl biliyor o zaman?

Bunun birinci sebebi, cold reading dedikleri, insanların beklentilerine cevap verecek bir metni oluşturmanın kolaylığı. Ben buraya Şamdan burcu için bir şey yazsam, her insanda bulabilecek özelliklerden 1000 kelimelik bir yazı üretsem, okuyanların önemli bir kısmı bunun kendilerinden bahsettiğini düşünecektir. Çünkü insan bir şey okurken, kendine uyan kısımlara dikkat eder ama uymayan kısımları atlar.

Yengeç burcu ile ilgili yazılanlarda da, kritik kafamla okursam bana uymayan hayli özellik bulurum, diğer burçlarda da bana uyanları bulabilirim ama kimse başkasının burcunda kendine uyan özellikleri aramaz.

İkinci sebep ise, bu gibi kehanet araçlarının gerçekte imtihan vasfında olmasıdır.

3

  1. notta söylediğim hiçbir sistematik gelecekten haber vermeye yaramaz hükmünü, bütün falcılık sistemlerini elden geçirip, bütün gizli ilimleri öğrenip, hepsini deneyerek ulaşmadım. Bu a priori bir hükümdür.

Falanca konuda astrologa sordum ve bildi gibi bir cevap bu sebeple, bu hükmü değiştirmeye yetmez.

4

Bir astrolog, nasıl biri olduğumu tam olarak bildiğinde bundan ne anlamam gerekir?

Buradaki seçenekler şunlar:

Kullandığı sistemin/bilginin herkes için, her zaman geçerli şekilde, kim olduklarını gösterdiğini kabul etmemiz gerekir. Bu durumda bu astrolog, insanlar hakkında tanrı kadar bilgili olmalıdır. Onların sadece doğum saatlerini bilerek, hayatlarını bilebilmelidir.

Veyahut bu olay bizim için, Allah'ın bir imtihanı olmalıdır.

Böyle bir olaya teist olmayan üçüncü bir çözüm nasıl bulunabilir, bilmiyorum: Çünkü bir insan gelip bana, hakkımda hiçbir şey bilmediği halde, doğum tarihini söyle deyip, senin baban şu tarihte ölmüştür diyebilirse, bunun bilimsel açıklaması, bu insanın bu bilgiyi başka bir şekilde elde etmiş olmasıdır. Ancak başka bir şekilde elde etmesi imkansızsa, bu durumun tanrısız izahını yapmak nasıl mümkün olabilir?

O sebeple iki seçenek üzerinde duracağım: Birinin elinde gerçekte benim doğum tarihimden, babamın hangi tarihte öleceğini veya benim karakterimin nasıl olacağını çıkarabildiği bir sistem olmalı. Ancak bu sistem, eğer bu bilgiyi verebiliyorsa, bunun sebebi ve sonucu olan bilgileri de verebilir, bu da büyük ölçüde tüm hayatımı ve benimle beraber etrafımdaki insanların hayatının bilgisini üretebilir demektir.

Diğer seçenekse, bu insanın (astrolog, falcı, kahin) elindeki aracın, hakkımda sadece kısmi bir bilgi üretebilmesidir. Doğum tarihimden babamın hangi tarihte öleceğini bilmekte, ancak benim hangi tarihte öleceğimi bilmemektedir. Karakterimin bazı kısımlarını genel olarak bilmekte, ancak hangi mesleği icra edeceğimi bilmemektedir.

Bu ikinci seçenekte, tavrım bu insana inanmak yerine, bu sahip olduğu bilginin ya (çoğu durumda olduğu gibi) manasız olduğunu veya Allah'ın imtihanı olarak önüme çıktığını kabul etmektir.

5

Kısmi kehanetin (yani zaman zaman burada da andığım bazı denk düşmelerin ve sair şekillerde falcılıkla elde edilmiş yarım yamalak bilginin) insanlar için iki anlamı vardır:

Bilginin sadece bilimsel olarak elde edilmediğini, içinde yaşadığımız hikayenin sadece gördüğümüz, yaşadığımız, günlük hayattan ibaret olmadığını söyler. Ben bu manada paylaşıyorum ve anladığım da zaten bundan fazlası olmuyor. Rastgele olması gereken olaylar rastgele gelişmediğinde, hayatımın rastgele olmadığını anlıyorum.

İkinci tarafı ise akıl çeldirici olmasıdır. Bir şekilde astrolojiyle (falcılık, kehanet, cifr vs. ile) muhatap olmuş biri, eğer bundan kısmi olarak doğru bilgi edinebildiğini görürse, devamını da getirmek ister. Kumar salonuna gidip, ilk oynadığın oyundan yatırdığın paranın yüz katını almak gibidir. Şansının, yeteneğinin iyi olduğunu düşünürsün ve bu oyunu oynamaya devam etmek istersin, bu sayede zengin olacağına inanırsın ve tüm bilgiyi elde etmek için çabalarsın.

Bu çabalama bedava değildir, zaman ister, emek ister, gizli ilimler de açık ilimler kadar gayret ister. Bunun yanında gerçeklik algısının değişmesi gibi de bedeller vardır, kainatın temelinde sermayesi mevcut olabilecek sair güçlerle pazarlığa girmen gerekebilir, kumar salonlarının borç para vermesi gibi, borç bilgi verirler, sana geleceği göstermek için senden bugününü isterler.

Bunların bir çoğunun işe yarar olduğunu sanmam. Kumar oynayarak kimse zengin olmaz, bir defalık olsa da zengin kalmaz, kumarla gelen para, kumara dönmek ister, kehanetle gelen bilgi de, bir süre sonra dünyevi bilgi kadar belirsizleşir. Sistematiği tam olarak takip etmek imkansızlaşır, yıldızlar gökte akarken senin onları yerde tam olarak işaretleyip, yönünü bulman, gerçek dünyada, akıl ve beş duyunun getirdiği imkanlarla yolunu bulmaktan zor hale gelir. Bulduğunun doğru olduğunu ölçecek kadar bile akıl sağlığı kalmaz. Sonunda gerçekten ayrı bir dünyada, o dünyanın sade insanlarının aşina olmadıkları ve önemsiz buldukları bilgileri sayıklayarak geçirirsin.

6

Kehanet/astroloji/falcılık tarzı bilgiyi o sebeple a priori olarak reddetmek ve tekrar edilebilir, beş duyuyla gözlenebilir bilimsel bilgiyi en geçerli bilgi görmek, bunun sınırları olduğunu, hikayenin tamamı olmadığını bildiğimiz halde, insanların üzerinde uzlaşacağı bir bilgi dili, bir Lingua Franca gibi diğer bilgi türlerinin üstünde tutmak elzemdir.

Zaman zaman yaşadığım, bazı zamanlar burada da bahsettiğim türden, kainatın bilimle anlaşılacak tarzda bir hikayeden fazlası olduğuna inanıyorum, bununla beraber bu çeşit olayların, birinin gelecek hakkında doğru bilgi vermesinin, sokakta ilk defa tanıştığım birinin, ertesi gün başıma gelecek bir şey hakkında konuşmasını ve sair olayların, kumar gibi, (erkekler için) kadın gibi akıl çeldirici olaylar olduğunu da kabul ediyorum. Bu durumda bu çeşit bilgilere temelden, bedihi olarak karşı çıkmak en iyisi görünüyor.

İnsanın kültür babından, diyelim eski medeniyetlerin taptıkları tanrılar veya onların kozmolojilerini öğrenir gibi, astrolojidir, falcılıktır, sair numerolojidir, rutin dışı bilgi edinme yollarını öğrenmesi mümkün, insan zihninin kendine sorular üretmesi için kullandığı araçlardan biri de olabilir ancak bunlar yanlışlanabilir, ölçülebilir, denenebilir, tekrar edilebilir, doğrulanabilir bilginin ikamesi değil.

7

Naçizane Simülasyon Hipotezine, (sadece beyinlerin veya algıların değil) tüm kainatın bir şeylerin simülasyonu olduğuna inanan biriyim. Bunun müslümanlıkla daha kolay uyuşması bir yana, bilim ve saçmalık karşı karşıya geldiğinde, daha doğru bir yol sunduğu kanaatindeyim ayrıca.

Falanca kahin, diyelim, hayatı boyunca imkansız görünen 100 kehanette doğru bilmiş. Normal, pozivist, makul dünya görüşünde, bana bunu söyleyen birine hayır, doğru olamaz demekten başka yolum yok. Düz inkar. Mümkün değil, kesin bir bit yeniği vardır.

Benim biraz daha tumturaklı dünya görüşümde ise, 100 kehaneti bilmesinin neticede Simülasyonun Tanrısı tarafından, bize, ben fani kuluna sunulmuş bir imtihan olduğunu düşünüp, olabilir ama bu bir şeyi değiştirmez demek daha uygun geliyor. Falancaya piyango çıkmış denildiğinde, piyango bileti almak ne kadar makul ise, bu çeşit laflardan sonra gerçek bilginin ne olduğuna dair fikrimi değiştirmek de o kadar makuldür.

8

Geleceğin insanlar tarafından uydurulmuş bir sistematik yoluyla bilinemez olması, geleceğin bilinmesi imkansız olduğu anlamına gelmez. Simülasyon fikri beni gelecekten gelen bilgi konusunda da korur.

Gelecek bir gün gelecektir. Bunun bilinmez olmasının sebebi, insan standartlarıyla bilinmez olmasıdır, mutlak olarak bilinmez olması değil. Gelecek yaşandığında bilinir. İmkansız olan yaşanmadan bilinmesidir.

Bu sebeple kader konusunda, Cebriyye'ye giderek daha çok itibar ediyorum. Diğer inançlar gözümde giderek daha az tutarlı hale geliyor. İnsanların önüne çıkan tüm durumların, kendi fikirleri ve düşünceleri de dahil, Allah'ın elinde olması, insanların belli ölçüde irade sahibi olup, diğer ölçüde Allah'ın takdirinde olmasından daha makul geliyor. Ehl-i Sünnet bu ikinci fikri, cennet ve cehennemi açıklamak ve Allah'ın kullarına zulmetmediğini izah için öne sürüyor, bu doğru, bununla beraber insanın yaşadığı kainatın insanın düşünce, söz ve fiillerine göre yeniden yaratılması gibi bir imkan varken, ne kadarının benim elimde, ne kadarının Allah'ın elinde olduğunu bilmek zor.

Böyle bir sınıflandırma yerine, ben hariç her şeyin Allah'ın elinde olduğunu ve tüm kainatın onun beni imtihan aracı olduğunu kabul eden solipsist bir Cebriyye daha çekilebilir görünüyor. Daha çekilebilir, çünkü tüm olaylar, onların sonuçları ve sebepleri, bir ben ve ötekinden ibaret. Ben olmayan her şey Allah'ın takdiri.

Ancak ben olan da, neticede o takdirin elinde şekilleniyor. Üç gün su bulamazsam, böyle oturup yazı yazamaz ve bilginin yöntemleri konusunda düşünmeye devam edemem. Birkaç saat açlık bile bendeki tüm siyasi duruşu değiştirebiliyor, karnım tokken liberal olabilen ben, birkaç saat açlık sonrasında sosyaliste dönüşebiliyorum. Bu durumda insanın hürriyetinden, iradesinden ne kadar bahsedilebilir?

Bu nedenle geleceğin asla bilinemez olduğu gibi bir düşünce makul bir pozisyon değil. İnsanların ve benin fiilleri de dahil, kainatın tamamen bilinebilir olduğunu kabul edebilir.

9

Bu da gelecek asla bilinemez pozisyonundan farklı bir yere alıyor: Gelecek Allah'ın kuluna (kullarına) izin verdiği ölçüde bilinebilir, bazı araçlar bazı durumlarda çalışabilir, ancak bunların ne zaman, ne kadar çalışacağı ve çalışmayacağı da Allah'ın elindedir. Gelecekten haber verip vermediğini bilemeyeceğiniz, zaman zaman böyle bir ihtimali olan bir aracı kullanmak yerine, hiç yokmuş gibi yapmak da daha makul bir stratejidir.