Hayatta iki çeşit oyun var diyorlar. Süreli oyunlar ve süresiz oyunlar. Süreli oyunlar, sonunda kazandığınız veya kaybettiğiniz oyunlar. Okula girmek, işe girmek, bir projeyi bitirmek, doktorayı savunmak, birine bir şey satmak gibi oyunlar. Sonunda ya başarıyorsun bitiyor, ya başaramıyorsun bitiyor.

Bir de sonsuz oyunlar var. Bunlarda kazanan veya kaybeden yok, önemli olan oyunun devam etmesi. İnsanın kendiyle ilişkisi sonsuz bir oyun mesela, yaşadığın sürece kendinle bir şekilde ilişki kurmak zorundasın. Bu ilişki iyi olduğu sürece, hayattaki sonlu oyunları kazanamasan da mutlu olursun. Kendinle oynadığın sonsuz oyun iyi değilse, sonlu oyunları hep kazansan da hayat zahmete dönüşür.

Başkalarıyla ilişkiler de böyle mesela. Daha doğrusu böyle olmalı. Kimileri için kimi insan ilişkileri de sonlu oyun ve bunu işi bitince bir daha aramayan zevatta görürüz. Eskiden böyle pazara kadar ilişkiler beni de rahatsız ediyordu ama yaş ilerledikçe, çoğu insanın zaten en fazla bu kadar ilişki kurabildiğini farkettim. Onlarla sonsuz oyun oynayamıyorsun çünkü zaten sonsuz kavramları yok. Bir sonraki hedeflerine kadar yaşıyorlar, diploması, yapılacak işi, görülecek meselesi varsa onunla ilgileniyor sadece. Seni de onunla ilgili arıyor veya aramıyor. Başka bir derdi yok. Çoğu insan ilişkisi bu minvalde.

Sonsuz olması gerektiğini düşündüğüm ilişkilerin nasıl sonlu hale geldiğini düşünüyorum. Mantıken bir oyun sonsuz olamadığı için sonlu olmuş ve bitmiştir. Mesela teorik olarak sonsuz bir oyunla evli bulunduğum biri, haber vermeden, iki üç ay önce anlaştığını söylediğinden fazlasını, sanırım kıçımdaki dona kadar almak için yalan dolan bir takım isnatlarla dava açtığında sonsuz oyun, bir anda sonlu bir kazandın/kaybettin oyununa dönüşür. O çeşit oyunlar da nihayetinde çirkin oyunlardır ama donun yerinde kalması için elden gelen her şey yapılır.

Sonsuz oyunlarda gaye sonlu oyunlardaki gibi bir hedef değildir. Eğer evlilik veya ayrılık veya şu başarıyı kazanmak gibi sonlu bir hedef bu sonsuz oyunu gölgeleyecek kadar önemli hale gelirse, kazansan da kaybetsen de oyunun kendisi sonlu hale gelir. Bir oyunun sonlu olduğunu düşünüyorsam, onu kaybetmemek için elimden geleni yaparım. Bu aynı zamanda oyunun diğer tarafı için de geçerli, eğer kaybetmemek için uğraşıyorsa, oyunun sonlu bir hedefi olduğunu ve sonsuz oyun olmadığını düşünürüm. Başarmak için uğraşıyorsa sonludur.

Bir defa sonlu teşhisi konulmuşsa da, artık işin içine hesaplar girer, ben sana şunu yaptım, sen bana bunu yapmadın girer, tükenmek bilmeyen ağız dalaşı girer. Oyun dans gibi kazananın olmadığı bir oyun olmaktan çıkıp, futbol gibi kazanılıp kaybedilen bir oyuna dönüştüğünde skor sayarız. Karşımdakinin skor saydığını ve hele bu skoru da hep kendine göre yanlış saydığını düşündüğümde, oyun yine sonsuz olmaktan çıkar.

Artık ben hep haklıyım, tek haklı benim, çünkü çok haklıyım minvalinde uzayıp giden tartışmalara cevap vermeyi bırakıp, karşımdakinin oyunu kazanmasını seyretmeyi tercih etmemin sebebi de bu olsa gerek. Sonsuz olmasını beklediğin oyun sonlu çıktıysa, kazanmak için zaman harcamaya değmez. Oyunu kaybetmek daha kolay zira. Sonsuzluk çoğu için hayli zor.

[Menfez] #oyun #sonlu oyun #sonsuz oyun #ilişkiler #başarı #kazanmak