35'te mekanik ve organik arasındaki ayrımın parça ve bütünle alakalı olduğunu söylemişim. Mekanik ve organik sistemlerin birbirine dönüşebilmesi lazım. Evrim teorisi böyle, basit mekanik ilkelerin türlerin farklılaşması için yeterli olduğunu söylüyor.

Bunun tersi de mümkün olmalı: Organik sistemler bir araya geldiklerinde mekanik, kurallı davranıyor olmalılar.

Organik sistemlerde, sistem davranışını etkileyen unsurlar karmaşık ve özyinelemeli olabilir. Ekonomik sistemlerde mesela yaptığınız tahmin, tahmin yaptığınız konuyu etkiler. Birisi çıkar yılbaşında dolar 10 lira olacak der, insanlar bu tahmini duyar ve dolar almaya başlar ve dolar yılbaşında 10 lira olur. Karmaşık sistemlerde tahmin de sistemin işleyişinin parçasıdır. Ekonomistler ekonomi denen karmaşık sistemi mekanik araçlarla anlamaya çalışır. Benzerini mesela tıpta da görmek mümkün, placebo ve nocebo etkileri beden denen karmaşık sistemin sırf teşhisle bile hasta olup, şifa bulabileceğini gösteriyor ama henüz bunların tam olarak nasıl çalıştığını bilmiyoruz.

Evrim teorisi işte bu organik sistemlerden birine dair üretilmiş mekanik bir teori. İzah edemediği tarafların büyük ölçüde basit mekanik kurallardan karmaşık sistemlere geçişi müşahade etmekte zorlandığımızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Stephen Wolfram'ın A new kind of Science kitabında bulunan otomata örneklerinden bu konuda yetersizliğimiz müşahade edilebilir. Bir sistemin organik olması temelindeki kuralların basit olmadığı anlamına gelmez, bizim bu kuralları formüle edecek araçlarımızın olmadığını gösterir.

Bugün bir Philosophize This podkesti dinlerken Bergson'ın Élan Vital kavramını Evrim teorisinin izah edemediği bazı konuları izah etmek için ürettiğini söyledi. Eskilerin böyle bir adeti var: Ne olduğunu sair mekanik kurallarla izah edemediğimiz meseleleri ortaya bir kavram atarak karşılamak. Bergson'ın yaptığı da bu ama bunu dinlerken aklıma Evrim teorisinin farklı türler ve karmaşıklık üretmesinin Pareto prensibiyle de ilgili olduğu geldi.

Bir popülasyonda bireyler en yakındaki %20 ile daha çok etkileşirler. Benim etrafımdaki insanların genelde bana benzemesi, kedimin etrafındaki kedilerin kendisine benzemesi bu sebepledir. Bir insanın kendine yakın özelliklerde biriyle evlenmesi daha muhtemeldir. Bu popülasyonun %20'siyle etkileşimin %80'inin gerçekleşmesi popülasyona stabilite getirir. Ancak diğer %80'le oluşabilecek etkileşim de popülasyonun farklılaşmasının kaynağıdır. %80'e ayrılan %20'de gerçekleşen nadir olaylar ve üreyen yeni canlılar kalıcı mutasyonlara sebep olur.

Bu minvaldeki bir akıl yürütme muhtemelen élan vital gibi ne olduğunu yazanın bile bilmediği kavramlardan daha açıklayıcı bir mekanik-organik dönüşümünü içerir.

Tersini, yani organikten mekaniğe dönüşü de toplumsal organizmanın oluşmasında görüyoruz. Organik hayatlarımız giderek daha mekanikleşiyor ve insanları dünyanın uzaydaki tek bir canlı hücresi olduğu bir kainatın organelleri yapıyor. Daha doğrusu organizasyonlara organel dersek, o organellerin yapıtaşı haline geliyoruz. Bu büyük hücrenin organelleri olarak mekanikleşmeyenler de sistemin dışında virüs haline gelecekler tahminen. Sistemi hasta etmeye çalışan ve bununla onu dönüştüren daha basit başka organizasyonlar.