Başörtülü kızlar felsefe bilmeli midir bilmem ama felsefe sınıfsal bir mesele. Felsefeyle uğraşabilmek, bu işlere ayıracak kadar zamanım var demek, diğer tüm sinyallerde olduğu gibi.

Sadece imkan meselesi değil tabii, imkanı olan herkes felsefe okumuyor. Ancak bir yerde bütün bu faaliyetin sonu diğer bütün sınıfsal sinyallerle aynı yere çıkıyor. Hakikat nedir? Tabii ki bizim mensubu olduğumuz sınıfın hayat tarzının gelişmesi. Bunu böyle söylersek yanlış anlaşılır diye konuya hakikat ve hayat farkındalık katmak üzerinden yaklaşıyoruz.

İnsan anlam uğruna hayatını dahi verebilir. Felsefenin sınıfsal olmasının en büyük göstergesi kimsenin uğruna hayatını vereceği bir anlam sunmuyor olması. Teselli sunuyor ama anlam yok. Kendi anlamını kendi üretiyorsan aslında bir nevi narsistlik yapıyorsun demektir ve bu da insanın özündeki narsistliğin ortaya konmasından başka bir şey değil. İyi ol diyor ama bunu kendine diyor, yine kendin diyorsun. Kendi sınıfındakilere, kendi değerlerin çerçevesinde konuşuyorsun. Bu sayede başkalarının bunu söylemesine ve sınıfına tepeden bakmalarına mani oluyorsun. İyi olunacaksa da biz oluruz. Felsefe bir de bu işe yarıyor.

Entelektüel faaliyetin içeriğine giderek daha az değer vermeye başladım. Kendisiyle zamanında mevzu üzerinde tartıştığımız bir arkadaş Osmanlı'da kadın cinayetleri çalışsam hoşlanmazsın herhalde dedi. Yoo, n'alakası var dedim ben de. İnsanın yapması gereken bir işin içeriği artık hayli önemsiz geliyor. O tezin bitmesi için ne lazımsa yaparsın, bu tez bir takım sinyallere sebep olur, başkaları da bunu o yüzden kullanır. Bu tez olmazsa, başka sinyaller kullanırlar. Yani ortadaki tezin meselenin sınıfsal olmasına bir etkisi yok, sinyalin içeriği değişiyor sadece.

Bizim tarafta kültürel iktidarın daha iyi işler yaparak elde edileceğine dair bir inanç var. Felsefe bilirsek daha iyi işler çıkarabiliriz. Daha iyi işler yapmamız gerektiğini kabul ediyorum, ancak felsefe dili veya sosyalist dil kullanarak sadece sinyallerin içeriği değişmiş olur, onları kimin hangi maksatla kullandığı temel sorusu değişmez. Nietzsche şöyle demiş, Aristo böyle demiş diyerek yine kendi sınıfımızın sinyallerini vereceğiz. Bu sınıflar da maalesef o kadar kolay değiştirebilen şeyler değil. Daha iyi işler çıkarsak da, yani, kültürel iktidar neticede sınıfsal bir mesele olduğu için bize ait olmayacak. Sonunda dönüştüğümüz şey dünkü biz olmayacak yani, ortada bir Türk kültürü olacak, onun bir parçası olacağız ama o Türk kültürü de içinde sadece bizim istediğimiz unsurlar olan bir şey olmayacak. O zamanki iktidar nasıl şekillenmişse, onun içeriğimizde bulduğu kullanışlı materyal ne kadarsa, o kadar kültürel iktidar sahibi olacağız.

[Menfez] #kültürel iktidar #felsefe #kadın cinayetleri #sınıfsal #entelektüel