Uyuyamıyor olmanın bir hayat belirtisi olma ihtimali de yok değil tabii. Kendimizi bu gece de böyle kandıralım. Hayatının içine dahil olanları, gereklice dahil olanları değil, gereksizce dahil olanları düşünmekten uyuyamıyorsun ama kendine bunu kendin yaptığını, her şeyin kontrol altında olduğunu düşünürsen biraz daha rahat edebilirsin.

Ne istiyorsun hayatın kendisinden?

Ne istediğimi bulmak istiyorum.

Bu belki insanların hayatımla ne yapaacağımı bilmiyorum demelerindeki asıl sebep. Ne yapmaları gerektiğini bilince yapmaları gerekiyor, risk alıp sonuç almaları, muhtemelen düşmeleri ve dizlerini kanatmaları, bir şeyler olmaları veya olmamaları. Denemek yerine kendilerine rahatça nefes alacakları belirsizlikte bir alan bırakıyorlar, özgürlük. Ne yapmak istiyorsun, hiçbir şey.

Ne yapmak istiyorum? Bilmiyorum çünkü bilirsem yapmam gerekir.

İşte böyle zamanlarda herhalde öğrenmek istiyor olmalısın diyorum. Hayatımla ne yapacağım konusunda bir fikrim yoksa, ki çoğumuzun aslında yok, bunu bulmak için bir gayretimizin olması gerekir ama o da yok. Soru çünkü bu değil. Amacı bulmak da bir arayış değil, üç aşağı beş yukarı yaşayıp gidiyoruz işte.

İrrasyonelce duruyor ama insan zaten rasyonel bir varlık değil. Kendi aynasında bir takım ilahi pırıltılar gördüğü için basit taraflarını göz ardı edip kendini akıllı sayan aptal bir canlı. Ne yapmak istiyorsun? Çok büyük işler. Ne yapmaak istiyorsun? Amaçsızca yaşamak.

Hayatın cilvesi ölüm. Ölecek olduğumuz için bu ilahlık taslamaları, ancak o sayede katlanabiliyoruz ölüm fikrine. Hikayenin, şu kainat hikayesinin ana parçası olmadığımızı kabul etmemiz imkansız. Ben bir kaç saat sonra başlayacak olan gün doğumunun insan için olmadığına inanamam. İnsan olmasaydı bu kadar emeğe değmezdi bence. İnsan olunca da değmeyebilir tabii ama bütün bu güzelliğin insanla bir ilgisi olmalı.

Bu durumdda insanların kendilerinde ilahi bir parça bulmaları doğal. Bizi yiyen kuşlar, göklere savuran devler veya üstümüze taşlar yağdıran bulutlar yok. Hayat tam da isteediğimiz gibi. Biz varolalım diye üretilmiş bir dünyada yaşıyoruz. Burada keendimizi bulduğumuz için ya çok şanslı, ya da tanrısal bir şeyler olmalıyız. İkincisi olmak daha güzel, sadece şanslıysak yarın bu şansı kaybedebiliriz ama ilahi bir yönlendiriş varsa kaderimizde, kainat bizim içinse, bu devam edip gidecektir.

İnsanın özündeki narsistik taraf bundan kaynaklanıyor olmalı. Aynasında kendini olduğu gibi görmüyor, içinde donuk ve bayağı laflardan öte bir fikir olmayan kafasını veya çelimsiz bedenini görmüyor, bütün bu dünyanın kendisi için olduğunu ve ne kadar da güzel olduğunu görüyor. İnsan günbatımına aşık olurken onu gören kendi gözlerine aşık. Kim bu ddurumda narsist olmaz ki? Narsistlik hakkımız.